Modern çağda bilgi ve bilimin ışığında, eski zamanlardan beri süregelen dini inançları ve uygulamaları, kritik bir inceleme altına alıyoruz. Kuantum fiziğinin enerji ve bilinç üzerine yaptığı çığır açan keşifler, evrenin ve varoluşun anlamına dair yeni perspektifler sunarken, antik dini metinler ve onların tanrı tasvirleri, insanlık tarihinin karanlık bir aynası olarak karşımıza çıkıyor. Özellikle İbrahimi dinlerde merkezi bir figür olan Yehova, Sümer yazıtlarında Enki ve Enlil gibi tanrı figürlerinin bir kardeşi olarak, insanlığın enerjisini ve itaatini talep eden kana susamış bir varlık olarak ele alınmaktadır.
İnsanlık tarihinde pek çok dini lider ve kahin, kendilerini ilahi mesajların aracısı olarak sunmuş, ancak bu iddiaların gerçekliği her zaman şüpheyle karşılanmıştır. Kendilerini bir yaratıcıyla iletişim halinde olduğunu iddia eden bu kişiler, gerçekte kendi kişisel güç ve çıkarları için insanların inançlarını ve duygularını manipüle etmişlerdir diyebiliriz. Nitekim burada ele aldığımız hiçbir ilahi dinde insanlığın en büyük ve an acı gerçeği köleliği ve cariyeliği hiçbir zaman yasaklamamışlardır. Hatta en sonuncusunda yasaklamak bir tarafa cariyelerini sana helal kıldık gibi yaratıcınında beyanatı vardır. Bu durum, insanlık tarihinde dini sömürünün ve kitlelerin manipülasyonunun acı bir örneği olarak görülmektedir.
İbrahimi dinlerde tapınma ve ibadet ritüelleri, tanrının insanoğlunu bir tür 'enerji kaynağı' olarak gördüğü ve bu enerjiyi sömürdüğü şeklinde yorumlayabiliriz. İnsanlar, kendi içsel güçlerini ve potansiyellerini fark etmek yerine, dışsal bir varlığa tapınarak enerjilerini ve güçlerini harcarlar. Bu, bireyin kendi özgürlüğünden ve özgünlüğünden vazgeçerek, kendisine subliminal olarak acizlik yetersizlik ve korku veren bir varlığın iradesine teslim etmesi anlamına gelir.
Ayrıca, dini metinlerde ve öğretilerde sıkça karşılaşılan 'aracı' kavramı, ilahi iletişimin doğasını daha da karmaşık hale getirir. Bu aracılar, gerçekten bir yaratıcıyla mı iletişim kurar, yoksa sadece insanların korkularını ve umutlarını sömüren, kendilerini 'tanrı' olarak sunan iblisler veya diğer varlıklar mıdır? Tarihsel olarak, bu aracıların ve kahinlerin iddialarının çoğu, somut kanıtlarla desteklenememiş ve çoğu zaman kişisel veya politik çıkarlar için kullanılmıştır.
Bu kritik perspektiften bakıldığında, dini inanç ve uygulamalar, insanın kendi içsel gücünü ve potansiyelini keşfetmesine engel teşkil eden, enerji ve itaat talep eden yapılar olarak görülmektedir. Bu yapılar, bireyin kendi özgünlüğünü ve özgürlüğünü fark etmesini engelleyerek, insanlık tarihi boyunca süregelen bir enerji sömürüsüne ve ruhsal köleliğe yol açar.
Neticede, dini inançların ve uygulamaların eleştirel bir inceleme, bireyin kendi içsel gücünü ve özgürlüğünü keşfetmesinin önemini vurgular. Gerçek özgürlük ve aydınlanma, dışsal bir varlığa itaat etmek ve tapınmak yerine, kendi içsel bilgeliğimizi ve gücümüzü keşfetmekle mümkündür. Bu, bireyin evrenle uyum içinde yaşamasını ve gerçek potansiyelini ortaya çıkarmasını sağlayacak, daha bilinçli ve özgür bir yaşam sürmesine olanak tanıyacak bir yolculuktur.